Cumartesi, Temmuz 27, 2024
Ana SayfaGündemHaber3 MART DEVRİM YASALARI 99 YAŞINDA

3 MART DEVRİM YASALARI 99 YAŞINDA

Spread the love

HATİPOĞLU : 3 MART YASALARININ GÖRECE EN ÖNEMLİSİ KUŞKUSUZ TEVHİD-İ TEDRİSAT YASASIDIR

Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hatice Hatipoğlu 3 Mart yasalarının görece en önemlisi kuşkusuz 430 sayılı Tevhid-i Tedrisat (Eğitim Birliği) yasasıdır.” diyerek 3mart devrim yasalarının 99. Yılında açıklama yaptı.

Atatürkçü Düşünce Derneği Başkanı Hatice Hatipoğlu 3 Mart yasalarının 99. Yılında yaptığı basın açıklamasında “Cumhuriyet’in ilanından sadece 4 ay sonra, 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 3 Devrim Yasası, Cumhuriyetimiz’in Laik demokratik hukuk devleti niteliğinin ve Kemalist Aydınlanma Devrimleri’nin temelidir. 

 Şer’iye ve Evkaf Vekâletleri (din ve vakıf işleri ile ilgili bakanlıklar) ile Erkanı Harbiye Vekaletinin kaldırılarak, yerlerine Başbakanlığa bağlı olarak Diyanet İşleri Başkanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığının kurulmasını sağlayan 429 sayılı Yasa.430 sayılı Tevhidi Tedrisat (Eğitim Birliği) Yasası.Halifeliği kaldıran 431 sayılı yasa.

Diğer Devrim Yasaları ile birlikte mevcut anayasamızın 174. Maddesi ile koruma altında olmalarına karşın, yazık ki, günümüzde bu 3 yasadan Halifeliğin kaldırılması dışındakiler adeta fiilen yürürlükten kalkmış, hatta hukukçu kimlikli kimi densizlerce kadük oldukları bile ifade edilir olmuştur. Halifelik bile, ara ara emperyalistler ve kadim işbirlikçilerince gündeme taşınmaya çalışılmaktadır.429 sayılı yasa ile kurulan Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ne hale geldiği ortadadır. Bu kurum son dönemde nerede ise kendini Şeyhülislam sananlarca yönetilmekte, akıl, bilim ve çağ dışı, dayanaksız fetvaları ile milleti çileden çıkarmaktadır.

Keza Vakıflar Genel Müdürlüğü de benzer durumdadır. Son yıllarda hemen bütün tarikat ve cemaatler vakıf (ya da dernek) adı altında örgütlenmişlerdir. Bunların büyük çoğunluğunun başlıca faaliyetinin ise, eğitimi ele geçirmek ve Laik Cumhuriyetin altını oymak olduğu, belki de yalnızca sorumlu devlet kurumları tarafından görül(e)memektedir.Yine 429 sayılı yasa ile kurulmuş olan Genel Kurmay Başkanlığı ise, 15 Temmuz sonrası adeta ordu ile bağlantısı kesilmiş durumdadır. Genel Kurmay Başkanı Anayasaya göre TSK’nın komutanıdır, ama Kara, Deniz ve Hava Kuvvetleri Komutanlıkları Milli Savunma Bakanlığına bağlandığından, Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlıkları da İçişleri Bakanlığına bağlı kalmaya devam ettiğinden, komuta edecek kuvveti bulunmayan sembolik bir makama dönüşmüştür. 

3 MART YASALARININ GÖRECE EN ÖNEMLİSİ KUŞKUSUZ 430 SAYILI TEVHİD-İ TEDRİSAT (EĞİTİM BİRLİĞİ) YASASIDIR

Yasanın amacı; eğitimi çok başlılıktan kurtarmak, milli nitelikte tek disiplin altında yürütülmesini sağlamak, tek tip insan değil, oluşturacağı laik ve bilimsel Milli Eğitim Sistemiyle “Fikri hür, irfanı hür, vicdanı hür” yurttaşlar yetiştirmek olarak belirlenmiştir. 

3 Mart 1924 tarihinde karşı karşıya olunan eğitim tablosu, iç acıtıcı, yüz kızartıcıdır.

Osmanlıdan devralınan ilkokuldan üniversiteye toplam öğrenci sayısı nüfusun sadece % 2,8’i (toplam 347 bin 821) okur-yazar oranı ise % 3,5 dir ( Erkeklerde % 7, kadınlarda % 0,4 ). Milletin 600 yıl konuştuğu dilin alfabesinden yoksun bırakılarak cehalet çukuruna terk edilmesi ve ilkokuldan üniversiteye (medreseye) verilen eğitimin utanç verici zavallılığı yanında; Tevhidi Tedrisat yasası çıkarıldığında tarikatlara ait 479 medresenin her birinin kendi inançları doğrultusunda çağ, akıl ve bilim dışı eğitim(!) verdikleri de unutulmamalıdır. (Ne acıdır ki, bugün artık ne sayıları, ne kaç çocuğumuzun bunların elinde olduğu biliniyor, ne de bunu merak eden bir devlet anlayışı görülüyor.) Yanısıra, çeşitli Hıristiyan mezheplerine bağlı ve farklı ülkelerin kontrolündeki misyoner okulları da ayrı ve ciddi bir sorundu. Osmanlı’dan devralınan devlet denetimindeki Lise (İdadi) sayısının sadece 23 olduğu ülkemizde Amerikalılara ait 435, Fransızlara ait 94 (22 bin 425 öğrenci), İngilizlere ait 30 (2996 öğrenci), Almanlara ait 10 (1600 öğrenci) İtalyanlara ait 4, Ruslara ait de 3 okul vardı. Yabancıların denetimindeki bu okullar başlangıçta azınlık çocuklarını okutmak amacıyla açılmışlarsa da – daha nitelikli eğitim verdikleri için – giderek Türk çocuklarını da eğiten misyoner okullarına dönüşmüştü. Ortaokul ve Lise eğitimi verilen bu okullarda okuyan Türk öğrencilerinin tüm Türk öğrencilere oranı; 1900 yılında % 15 iken, 1910 yılında % 60’a, 1920’de ise % 75’e ulaşmıştı. Yani Cumhuriyet ilan edildiğinde ortaokul ve liselerdeki her 4 öğrencimizden 3’ü bu misyoner okullarında okuyordu.

Devlet okulları, medreseler, misyoner okulları ve daha adı, amacı bilinmeyen sayısız “eğitim” kurumu, nasıl ve ne şekilde olduğu bilinmeyen karmakarışık bir eğitim sistemi…

Tevhid-i Tedrisat Yasası işte bu tabloyu değiştirmek için çıkarıldı ve hızla değiştirdi. Bu da başta tarikat ve cemaatler olmak üzere bütün Cumhuriyet düşmanlarını, misyonerleri ve emperyalist devletleri karşısında buldu.

HARF DEVRİMİ, OKUMA YAZMA KURSLARI, MİLLET MEKTEPLERİ, ÜNİVERSİTE REFORMU HEP BU DEVRİMİN BÜTÜNLEYİCİ ADIMLARI İDİ 

En büyük adım ise, köy çocuklarını eğitmek için kurulan, ilk tohumu Atatürk’ün 1936 Köy Eğitmenleri Kursları ile ekilmiş olan Köy Enstitüleri ile atıldı. Ne yazık ki bu büyük ve özgün devrim çok başarılı olmasına karşın karşı devrim güçleri tarafından kısa sürede yok edildi. Türk Ulusu büyük önderini erken yitirmenin ilk bedelini dünyada örnek gösterilen Kemalist Eğitim Devriminin geri döndürülmesinin başlangıcı olan Köy Enstitülerinin kapatılmasıyla ödedi.Bu tarihten sonra imam okulları, tarikat okulları, misyoner okulları hızla her tarafı kaplamış, parasız ve laik eğitimin yerini paralı ya da dini eğitim almış, müfredat bilimsellikten uzaklaştırılarak dinselleştirilmiştir.

YAŞASIN TAM BAĞIMSIZ VE GERÇEKTEN DEMOKRATİK TÜRKİYE

Bugün ülkemizde Nurcusu,  Süleymancısı, Menzilcisi, İsmail Ağacısı, Amerikancısı, İngilizcisi, Fransızcısı her dilden, her dinden, her tarikattan eğitim vardır. Bakanlığın adı hâlâ Milli Eğitim Bakanlığı’dır, ama “Eğitim sistemimizde olmayan tek nitelik Milliliktir” dense yeridir.Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Eğitimdir ki, bir milleti ya özgür bağımsız, şanlı yüksek bir topluluk halinde yaşatır ya da esaret ve sefalete terk eder.” sözleriyle yaşamsal önemine işaret ettiği, Milli Kültür, Milli Birlik, Laik Toplum ve Özgür Yurttaş yaratmak amaçlı Kemalist Eğitim Devrimi yeniden yürürlüğe sokulmadan hiç bir sorunumuzu aşma olasılığımız yoktur.  

Atatürkçü Düşünce Derneği olarak; 100. yılında Cumhuriyetimizi kuruluş ayarlarına döndürme ve 3 Mart Devrim Yasaları dahil bütün Aydınlanma Devrimleri’ni yeniden hayata geçirme kararlılığımızı aziz milletimizle paylaşıyor, çarenin Yeniden Atatürk Cumhuriyeti olduğunu yineliyoruz.Yaşasın Tam Bağımsız Ve Gerçekten Demokratik Türkiye!”ifadelerine yer verdi.

HBR AYSU YILMAZ BENLİ

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

SON DAKİKA

SON YORUMLAR