Pazartesi, Mayıs 20, 2024

ASRIN FELÂKETİ

Spread the love

Tüm milletimizin başı sağ olsun…

Maalesef bu zor günlerde yazmayı bırakın; ne yemek ne içmek, ne bir uyku ne bir uyanış, ne soğuk ne sıcak istiyor insanın canı. İnsanın canı yanıyor! Tarifsiz bir acının enkazında yitirdik hepimiz ruhumuzu. Sözün bittiği yer mi? Evet, yaşadığımız bu felâketin dramında gerçekten de sözün bittiği yerdeyiz. Ama bu bir anlam durumudur. Maalesef ki sözümüzün neden bittiğini kavrayamayacak kadar utanç yoksunu, yüz kızarmadan bîhaber bir gürûh varken kimse kusura bakmasın ama sözümü de kalemimi de esirgeyecek değilim.

“Asrın Felâketi!” Böyle diyorlar. Birçok yayın kuruluşu veya sosyal medya platformundaki paylaşımlarda rastladım bu tarife. Doğal afet sınıfından mı kıyaslasam yoksa insan eliyle getirilen felâketlerden mi örnekler versem, bilemiyorum ama onların bahsettiği, “Felâket,” herhâlde doğal afetler listesindeki deprem olaylarıyla ilgili. “Asrın,” derken de 20’inci mi yoksa 21’inci yüzyıl mı, karar veremedim fakat her ikisinden de örnekler sunmayı uygun gördüm.

1960 yıllarında Şili’de gerçekleşen deprem, bu zamana kadar ölçülmüş en yüksek depremdi. 9,5 şiddetindeki bu depremin etkisini düşünmek bile insanı ürpertiyor. 1964 yılında ise Alaska 9,2 şiddetiyle sarsıldı. Bu iki depremin sarsıntısı bir yana arkasındaki tsunami dalgalarıyla da dehşetine devam etmişti.

Sumatra-Anduman Adaları 2004 yılında 9,1 şiddetiyle sarsıldı. 10 ülke depremi hissetti ve arkasından gelen tsunami dalgalarıyla birlikte yaklaşık 300.000 kişinin ölümüne sebep oldu.

2011 yılında Japonya 9,1 ile sarsıldığında gökdelenler salıncak gibi sallandı. Öncüsü ve artçısı 7’lerde gezen bu depremin 6 dakika kadar sürdüğü ölçüldü. Arkasından gelen tsunami 19.000’den fazla insanın ölümüne sebep oldu.

Ülkemizdeki deprem haritaları ortaokullardan itibaren gösterilmekteydi, en azından ben bu şekilde biliyorum. Jeoloji uzmanlarından oluşan ve muhteşem bilgiler paylaşan kesimleri geri planda tutarak “Cennetten Bir Köşe” sözlerini daha çekici bulduk. Maalesef kapitalizm ve feodal yapının hiçbir işe yaramadığını acılar deneyimleyerek öğreniyoruz. Bilimden uzaklaşarak ve rasyonalist yaklaşımları reddederek de bu yapılara meydan veriyoruz.

453.000 müteahhit varmış ülkemizde ve an itibariyle Avrupa’nın birincisiyiz bu konuda. Parası olan işi alır, yıllarca okuyan ve bu işin ilmiyle yetişen mühendisi yanında çalıştırır; yollar, binalar, köprüler yapıp alnındaki teri soğumayan işçisinin emeğiyle çuval para kazanırlar, depreme dayanıklı diye sattıkları binalar binlerce kişiye mezar olur; sonra çıkıp, “Asrın Felâketi,” derler. Yerler mi?

Yerler… “Allah’tan gelene diyecek yoktur,” sözünü yerler! 7 tanesi Dünya’yı yıkacak olan atom bombası için, “50 atom bombası şiddetinde,” lafını da yerler! “HAARP adında silahla elektrik verildi” diyerek bir de, “Amerikan çizgi filminde bile söylemişler,” efsanelerini eklediler mi her şey tamamdır. Birkaç dosya açılır, birileri tutuklanır; sonra savaşlar başlar, mecliste iki kişi yumruklaşır, biter gider… Coğrafya neymiş, yerbilimci kimmiş, yapı denetim ne demekmiş, kimse umursamaz bile.

Çocuğumun üzerine örttüğüm battaniyeden utandıranlara yazıklar olsun!

İnsan için çabalayan, bir can uğruna canını feda edenlerin yurdu burası: Hepimizin başı sağ olsun.

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

SON DAKİKA

SON YORUMLAR