Çarşamba, Mayıs 1, 2024

KARA KRAL

Spread the love

Yer yer kendimizi mesuliyetsiz, işe yaramaz ve tembel hissederiz. Bu hissiyatın nedeni kendi işimizi göremememiz değil de fayda görmeye ihtiyaç duyana erişemediğimizdendir. Değişimin şart olduğu vaziyette mevkisine mesuliyet bindirmeyenlerin kahrını bizler çekeriz. Bazı müziç vaziyetleri sıkıldıkça görür, gördükçe düşünür, düşündükçe tekrar sıkılırız. Vaziyetleri müziç yapan da bizzat budur. Böylesi bir döngünün can sıkıntısından doğan bir ideadan ibaret kalması bir icraata, dolayısıyla da bir muvaffağa ulaşamaz. Bu fikirler değişimi değil, yalnız farkındalığı destekler. Belki bundan mütevellittir ki çok bilen çok üzülür derler. İdeaları icraata dönüştürme kuvveti yoksa kişide –ki bu kuvveti tek kişiden beklememek gerekir- içi yer bitirir. Neticesinde kötü hali memleketi etkileyen meselenin iyi hali tek bir adamın çarpık idealarına emanet edilemez. Bu şahsın yine içine sinmez, yakışık görmez ise tabii bir güdüyle çevresinde tutunacak dal arar. Kendi vaziyetinde bir adam yahut, söz geçirebileceği, idealarını icraate dökme yolunda kurban edebileceği bir piyon bulmaktır maksadı. Varsın gezsin memleketin dört bir yanını, altını üstüne getirsin. Ayazdan, kardan, fırtınadan kaçınırken kendi elinden alınanlarla kurulmuş dükkanın kepengine sığınanları;  geniş aşiret konaklarında apayrı bir dünyadan gibi görünen ve fütursuzca mensup oldukları inanış geleneklerini yerine getirenleri; başka bir tarafta bu inanışlara mensup olacak lükse erişemeyen, mevzu bahis konakların kapılarında oradan oraya koşturup onurunu beş paralık eden, bu peş parayı da günahsız sabisine harcayan talihsiz anneleri, çocuğunun karnını onuruyla doyuranları. Farklı tarafta anneden aldığı onuru çirkin benliğine lokma eden kendi nahvetlerinin  mahkumu olanlara… Nicelerine. Varsın hepsine baksın. Bütün bunların içinden ne tutmayı umduğu dalı bulabilir, ne avare ahvaline derman bulacak bir benzerlik yakalar, ne de bir işe yaramış hissetmek namına kurtaracağı bir vaziyete denk gelir. Elbet gelmez, gelmemesi için büyük bir çalışma dönüyordur çünkü. Bu vaziyet onlar, papaz ve muhiti tarafından yaratılır ve çözüme giden her yol yine onlar tarafından tıkanır. Niçin? Vaziyet bir çözüme kavuşursa halk muhtemel gözünü açar ve kendilerine ihtiyaç duymadıklarına uyanır. Bu vaziyeti kendileri çözüme kavuşturmalılardır ki vaziyete sebebiyet verdiklerinden bir haber olan halktan alkış alabilsinler. Naçar kalır bu zat. Ne fikirleri ne de eli kolu bir yere erişir. Belki kendine dönmeye karar verir, kendi aklında doğan ve büyüyen bu tasanın dermanını da içinde arar. Bu çabasında yanlış da değildir. Başını yakan, canını acıtan ve dahi felakete sürükleyen ideaların sahibi bizzat kendisi iken kulak tıkayıp göz yummak da kendi elinde olmalıdır. Bir kez farkına vardıktan sonra bellekten atabilmek kolay iş değildir fakat hiç değilse rikkat vermemeyi öğrenmelidir. Neticesinde memleketimizde nice insan bunu yapıyor yahut yapmak zorunda bırakılıyordur. Zaruret hali görmezden gelme işini kolaylaştırıyor olabilir olacak ki memleketimizin ne düşündüğünü seçmekte dahi güçlük çekeriz. Zaruretleri bir kenara bırakıp dönülen inziva sürecine bakacak olur isek belki şiir misali okunan nasihatlardan, dua gibi ardı arkasına tekrar eden düşüncelerden, fersah fersah harcanan inak anlayışlarından arınır belki muzdarip zat. Dayatılan, yer yer şahsi menfaatler uğruna kullanılan, gerçeklik algısını yegane ve mutlak olarak nitelendirip eğilip bükülebilen anlayışa ve dahi öznelliğe karşı çıkan inaklar. Doğru dediğini doğru, iyi dediğini iyi kabul ettirdiğinden bu fazilet timsali dogmalar vaziyete asıl sebebiyet veren şanlı koltuktaki krala hizmet eder. Zat bu inziva sürecinde iyi niyet müsveddesi inakların büyük bir kurmacaya hizmet ettiğini görür. Bu kurmaca o denli büyük, o denli kıymetlidir ki ne kuvveti yeter ne de karşı koyabilir. Gücünün yetmediği şeye el uzatmak derbeder olmasına sebebiyet verdiğinden ve yolun en başından bu yana bir arpa boyu yol alamadığını görmenin buhranı ile bencilliğe yönelmesi gerektiğini idrak eder. Bu kurmacaya gücü yetmemiş olabilir fakat hala kendi  benliğine, değişimine hizmet edebilir. Kim bilir? Belki vakti zamanında gezip gördüğü muhitlerdeki insanlar onun perişan halde, zekasını harcayarak karar kıldığı bencillilk kavramını çoktandır kendi hayatlarına işlemişlerdir. Gerek bilinçli gerek bilinçsiz, zaruri yahut keyfe keder… Yol başından bu yana ışık göremediği ve kınadığı toplumla yolu fark etmeksizin aynı şeyi benimseyip işlemek zata kendini banal, alelade hisettirir. Tüm bu evreleri deneyimlemiş biri için sıradanlığa gömülmek ağır olsa gerek. Müthiş bir hayal kırıklığının yanında başka bir çıkar yolunun olmadığının, idealarının daha komplike olmasından mütevellit kendini başkalarıyla mukayese edecek lükse sahip olmadığının da idrakındadır. En başından beri kınadığı dogma içindeki namus başkalarına dil değdirmektir ve zamanla farkına varır ki alelade bulduğu toplumlara ve toplum normlarına kendisi de dil uzatıyordur. İşte bu aşamaya vardığı esnada bireyselliğini nahvete kurban etmeden muhafaza etmelidir. Çünkü bilir, temiz alınların basamak olduğu bu kurmacada derdi alelade görüp kınadığı temiz alınların sahibi değil, onların üstüne basıp tepedeki koltuğa yerleşenledir. Kibre düşüp ak alna küsmek yakışık almaz. İtidalini muhafaza edip bayağılaşmayı kabullenmek mecburiyetindedir. Ve en nihayetinde kendi içinde bir devrim niteliği taşısa dahi yaşananlar, kurmacanın eşiğine dahi gelememiş hatta muvaffakiyeti tartışma konusu olamamıştır. Yakındığı mesuliyetsizliği ve tembelliği tüm yaşananlar dahilinde kabullenmiş, her soruya uygun bir yanıt ve her mazerete yaraşır bir kılıf uydurmuştur. Kendi savaşını vermiştir. Ak alınların kara kralına gelir isek… O dışarıdaki mevcut düşünce reddinden memnun, bunu kendi lehine çeviriyor ise ne mutlu ona. Onun yaptığı da bu alelade denilen kemsin, idealarını tokuşturduğumuz zatın yaptığıdır. Onunki de bencilliktir. Kurtuluş için kendimizi yalnız kendi benliğimizle alakadar etmeye zorlarken kendi menfaatlerine yol çizen kara krala kızamayız. Neticesinde bu çarpık fikirleri reddedip akıntıya kapılmak krala olduğu gibi şahsa da hizmet eder. Herkesin de gerek bilinçli gerek bilinçsiz şahsını düşündüğü bu kurmacada boşa kürek çekmektense aleladeliği sindirip müstebitlere kafa tutmamak gerekir. Tutanın başı ezilir, ak alınlı merdivenin korkuluğuna ibreti alemlik süs olur.

Nehir Konuk

Önceki İçerik
Sonraki İçerik
İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

SON DAKİKA

SON YORUMLAR