Beyazıt-ı Bestami Hz. Mekke’ye Hacca gitmiştir. Kabe-i Muazzamayı tavaf etmiş. Hac farizesini yerine getirmiş. Kabe’nin duvarına dayanmış dua etmektedir. Birden elinde onlarca yular olan birisini görmüş ve bunun iblis olduğunu anlamıştır. Ey şeytan sen ne arıyorsun burada Allahu Teala’nın evinde demiştir. Şeytan elindeki yularları gösterip benimkileri serbest bıraktım tavaf yapıyorlar demiş. Ben de var mıyım onların içinde diye sormuş Beyazıt-ı Bestami. Şeytan şöyle bir bakar gülümser küçümser ve sen yoksun sana yulara gerek yok ben sana yularsız da binerim der. Beyazıt-ı Bestami Hac farizesini ifa ile ikmal eder ve köyüne dönmek üzere yola revan olur. Bir yerde akan bir suyu geçer çayın kenarında dinlenirken karşı tarafta ağacın altında aksakallı pir görünüşlü bir ihtıyar adam görür. Selam verir ve orada neden bekleyip durduğunu sorar. İhtiyar adam Hacdan döndüğünü köyüne gittiğini fakat şu dereyi geçemediğini söyler. Beyazıt ihtiyara sırtına bindirip dereyi geçirmeyi teklif eder ve öyle yapar. Tam derenin ortasına gelince sırtındaki ak sakallı pir görünüşlü ihtiyar adam hatırladın mı ben sana dememiş miydim ben sana yularsız da binerim diye demiş. Kıssadan hisse unutmayalım ki şeytan her yerdedir bizi etkilemeye yönlendirmeye kötü yola sevk etmeye yularlı veya yularsız sırtımıza binip idare etmeye çalışmaktadır. Cehalet sormak bilmeyen nefis aşırı derecede ego menfaat ve vicdan yoksunluğu gibi durumları seven tek kişi şeytanın ta kendisidir. İşte bundan dolayı siz siz olun şeytana uymam demeyin Allah korusun deyin doğru yoldan ayrılmayın kafi gelir. Hem kıssadan da anlaşılacağı üzere ne demişler zat görünür bilinmez sıfat bilinir görünmez. Allah şeytandan ve şeytanlaşmış insanların şerrinden koruyup muhafaza eylesin.
Hoşça ve sağlıcakla kalınız…
