Hayatımızın gelmiş geçmiş büyük bir felaketi ile karşı karşıya kaldığımız ve asrın felaketi olarak adlandırılan 10 ilimizde meydana gelen zelzele ile sarsıldık yıkıldık bittik adeta. Acımız büyük yaştayız. 6 Şubat sabahı saat 04:17 sularında Kahramanmaraş merkezli şiddeti büyük bir deprem ile gözlerimizi açtık. Neler olduğunu nasıl olduğunu anlamadan yüksek şiddetli bir zelzele daha meydana geldi ve onlarca binlerce bina yıkıldı toz oldu. Asrın felaketi denmesi hafif bile kalır. Ne kahramanlığı kaldı Maraş’ın ne Gaziliği kaldı Antep’in. Haritamızdaki 10 ilimize ateş düştü amma velakin tüm haritayı derinden üzdü üşüttü ağlattı ciğerleri yaktı. Yaşananların hiçbir açıklaması yoktu belki de sadece elimizde olan dilimizde dualarımızdı şüphesiz. Allah’a tevekkül etmekten başka ona sığınmaktan ve teslim olmaktan başka elden ne gelirdi. Allah’ın afeti vesselam. Ne canlar yitti ne canlar canından gitti ne de kalanlar sağ kaldı. Ateş düştüğü yeri yakmadı bu sefer ateş tüm Türkiye’yi vurdu tüm gönüllere yüreklere kor düşürdü. Ağladık ağlıyoruz ağlayacağız da. Elbet geçecek bugünlerde ama anılar her zaman taze kalacak. Ne bisküvisini çocuklarına saklayan amca silinecek aklımızdan ne de cansız beden olan kızının elini bırakmayan baba silinecek. Ne enkaz altındaki çocukların anlattıkları Allah’ın meleklerinin yardımları kaybolacak hafızadan ne de Hızır Aleyhisselam’ın gelip yetiştiği anlar kaybolacak. Ne göçükten çıkan babayiğidin dilinde ki süre unutulacak ne de yakınları için göz yaşı akıtan aileler unutulacak. Yaradanın merhameti ile savunduğu koruduğu o aylık hatta günlük bebekler unutulacak ne de çıkan küçük kızlarımızın melekler ile konuştukları anlar unutulacak. Hiçbir şey anılardan silinmeyecek. Akşam sevdiği ile yan yana yatan kimseler yataklarında şimdi ise tanımadıkları ile yatıyorlar toprak altında. Sanki kabus gibi sanki rüya gibi değil mi bunca yaşanan bunca olağan durumlar. Sabaha barışırız diye küs yatanlar yarına sevinçleri için erken uyuyanlar sabaha acılarını yaşatıp barışamadılar. Sevginin kıymetini bilin yanınızda sevdiğiniz varken sevin sevindirin sonra ah da deseniz vah da deseniz el elden gidiyor çare gelmiyor vesselam. Enkazın altında bir hayat üstünde bir hayat tek gayret bir nefes oluyor bir ses oluyor. Koro halinde bağırıyorlar sesimi duyan var mı diye ama o sese karşılık bile gelmiyor bazen. İşte o an diz üstü çöküp gözlerden yaş geliyor. Yürekler yanıyor kavruluyor. Biz biz bunun neresindeyiz avuntu bulamıyoruz bulamayız da yediğimiz içtiğimiz haram oldu resmen. Ne keyif var ne de sevinç kalmadı artık umut tükendi aktı ömür. Belkide bir sigaranın tüten dumanı gibi tüttü gitti. İzleri ise derin yaralara sebebiyet verdi. İşte bugün gösterdi yine iman dolu neferler birliği beraberliği kardeşliği. Onlar orda aç ve susuz iken biz nasıl dururuz. Yaralar acılar beraber sarıldı. Acılara beraber ağlandı. Dur durak demeden sese karşılık beklendi kazıldı tırnaklar kepçe oldu adeta. Bir nefes bir can için seferber oldu gönüllü yürekler. 81 il kalktı ayağa şahlandı şah damarı yine. Ey yüce rabbim beterinden koru yaşatma bir daha böylesine bir acı inşallah. Bu yazımızı zaman sonra okursak belki sadece anılar canlanır kimisinde kimisinden de gözünden yaş aktırır bir başka kimsede ise hiç bir izlenim olmaz aklı yetmediği için. Enkazdan çıkan o küçük kızımıza hemşire soruyor ya su mu vereyim çikolata mı diye. Kızımız ise ben hiç acıkmadım ki bi güzel abla geldi yedirdi içirdi oyunlar oynadık merak etme kurtulacaksın dedi sonra da sizin sesinizi duyunca hemen gitti dedi. Yada bir başka kıssa enkaz toplama çalışması yapılırken bir kadın gelip çığlık atarak durun işte şurda şu duvarın arkasında çocuklarım var çıkarın onları diye yalvarması ve hemen afad ekibindeki insanların yönelmesi ile çıkarılan çocuklar ve ardından annelerinin hali ile o gelen kadını aramaları doğrultusunda çıkarılan çocuklardan büyük olanın benim annem vefat edeli dört yıldı oldu demesi. Yarab yarab yarab sözün bittiği yerdeyiz. Bunlar ne hikaye ne de başka birşey bunlar yaşanılan birebir olaylar. Allah’ın hikmeti kudreti her an yanımızda her an başımızda vesselam. Demiyor muydu şah damarından daha yakınım diye. Teslimiyet tamamı ile teslimiyet ne kadar da zor değilmi. Bir baba kızının elini hiç bırakmıyor bırakamıyor. Ama tepki yok çünkü küçük kızı vefat etmiş cansız bedeninde ki o minik eli bırakamıyor kalbi ağlıyor resmen ve diyorki sahibi aldı gülümü kokladım devamı cennette inşallah diyor bu nasıl teslimiyettir yarabbi. İşte bu ve bunun gibi bir sürü olay bu zelzelede meydana geldi. Kahramanmaraş Gaziantep Adana Kilis Adıyaman Osmaniye Malatya Hatay Şanlıurfa Diyarbakır işte bu on ilimiz etkilendi birebir zelzeleden. Bu illerimizde güller üşüdü ve güller de üşüyünce soldu adeta. Yandı ciğerlerimiz tutuştu resmen kora döndü küllerimiz uçuştu resmen karda kışta kıyamete döndük sanki canlarımızı aldı bizden deprem. Uykuda yakaladı sessizlikte ansızın güm güm sesi ile savurdu durmaksızın sensizlikte kaldım adeta toprak altında sızım sızım. Yaram sızlar ağrır başım toprağa damlar göz yaşım yüreğim ağlar gönlüm yanar ortalık mahşer yeri gibi ayağa kalkar. Bir ses gelir uzaktan sessizlikten halinden duyarsan bu sesi cevap ver üç kere ahvalinden yeryüzü gökyüzü sessizliğe bürünür sadece bir ses görünür amma ne çare …
Sesimi duyan var mı,
Sesimi duyan var mı,
Sesimi duyan var mı…