Cuma, Mart 29, 2024
Ana SayfaKöşe Yazıları29 MAYIS DENİLİNCE!

29 MAYIS DENİLİNCE!

Spread the love

                                               

    İstanbul’un Fethi, Kostantiniyye’nin Fethi veya Konstantinopolis’in Düşüşü, 6 Nisan 1453 – 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında, 53 gün süren yoğun bir kuşatmanın sonucunda Osmanlı Devleti padişahı II. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusunun Bizans İmparatorluğu‘nun başkenti olan İstanbul‘u ele geçirmesidir. Olayın sonucunda 1058 yıllık Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğu yıkılmış ve Osmanlı Devleti, bir imparatorluk hâline gelmiştir. Bu fetih, bazı tarihçiler tarafından Orta Çağ‘ı sona erdirip Yeni Çağ‘ı başlatan olay olarak kabul edilir.

İstanbul, jeopolitik konumu nedeniyle daha önce de defalarca kuşatılmıştı. 7. ve 8. yüzyıllarda Emeviler ve Abbasiler tarafından kuşatıldı, ancak başarısız olundu. 1204 yılında, IV. Haçlı Seferi sırasında Haçlılar, İstanbul’u kuşatıp zapt ettiler. Klasik ve Orta Çağ‘ın kültür hazineleriyle dolu olan şehri yakıp talan ettiler. 1204’te kendi Orta Çağ ve Katolik inançlarına uyan Latin İmparatorluğu‘nu kurdular ve Bizans İmparatorluğu‘nun parçalanmasına neden oldular. Haçlıların bu yağmasından kaçan bazı Bizans aileleri, İznik ve Trabzon gibi bölgelere kaçıp orada bağımsız devletler kurdular.

Osmanlılar da şehri daha önce kuşatmıştı. Orhan Gazi döneminde Matheos Kantakuzinos‘un Bizans tahtına geçmesini sağlamışlar ve ödül olarak da Çimpe Kalesi‘ni alarak Rumeli‘de ilk kez toprak kazanmışlardı. Rumeli’ye geçişle beraber bölgede sınırları genişleyen Osmanlı Devleti, ilk kez I. Bayezid komutasında, 1395 yılında İstanbul’u kuşattı. Bazı kaynaklarda ise 1391 tarihli farklı bir kuşatmadan söz edilmektedir. I. Bayezid’in bu kuşatmasında mancınıklar kullanıldı ve kuşatma üzerine Macar Krallığı, günümüz Bulgaristan topraklarına (Niğbolu civarı) taarruz edince kuşatma sonlandırıldı. Ertesi yıl kuşatma tekrar başladı ve bu sefer deniz bağlantısını tümüyle koparmak için I. Bayezid, Anadolu Hisarı‘nı inşa ettirdi. Bizans imparatorunun ateşkes talebi üzerine bu kuşatma da kaldırıldı. 1402 yılındaki Ankara Savaşı ile beraber Osmanlı Devleti, 11 yıl sürecek olan Fetret Devri‘ne girdi. Bu dönemde, I. Bayezid’in oğullarından olan Musa Çelebi tarafından 1412 yılında İstanbul tekrar kuşatıldı. Musa Çelebi, kargaşanın Bizans yüzünden olduğuna ve bazı rakip şehzadelerin Bizans tarafından desteklendiğine inanıyordu. Ancak, rakip şehzadelerden olan I. Mehmed‘in harekete geçmesi sebebiyle bu kuşatma da kaldırıldı.

İstanbul’un bir diğer kuşatılması ise II. Murad döneminde oldu. Düzmece Mustafa‘nın isyanı ile uğraşan II. Murad, Mustafa’ya yardım ettiğine inandığı Bizans’ın üzerine doğru yürüdü ve kuşatma başladı. Bizans İmparatoru VII. İoannis‘in Karadeniz kıyılarında bulunan bazı toprakları ve haraç vermeyi teklif etmesiyle bu kuşatma da kaldırıldı.II. Mehmed, 1451 yılında Osmanlı tahtına geçtiğinde etrafı bütünüyle sarılmış olan bir şehirle karşı karşıyaydı.  Tüm bu mücadelenin sonuçları ise;
Hristiyanların şehirde kalabileceği duyuruldu, İslam hukukuna göre yargılanmadılar, ibadetlerini özgürce sürdürdüler ancak ata binmeleri, silah taşımaları ve askerlik yapmaları yasaklandı. Scholarius adlı bir rahip, II. Gennadios ismiyle patrik seçildi ve II. Mehmed’ten bir takım imtiyazlar aldı; patrik tarafından Ortodokslara özel mahkemeler kurulabilecekti ve bu mahkemelerin üyeleri de ruhbanlardan seçilecekti. 1461’de II. Mehmed tarafından Ermeni Patrikhanesi kuruldu ve Bursalı I. Hovagim patrik olarak seçildi. Ortodoks patriği gibi Ermeni patriği de imtiyazlar aldı; SüryaniHabeş ve Kıpti kiliseleri bu patrikhaneye bağlandı. Yahudilere de haklar tanındı, Osmanlı himayesindeki ilk hahambaşı Moş Kapsari oldu.

Padişahın koruyucu tutumu sayesinde Ayasofya tahrip edilmedi, daha sonra Ayasofya’nın camiye çevrilmesi sebebiyle mozaiklerinin sökülmesi icap etti ancak sultanın emriyle mozaikler sökülmeyerek kireçle kaplandı.1847-1849 arası tamiratta Bizans mozaiklerinin korunmuş olduğu görüldü. Çan kuleleri yıkılmadı, geçici olarak ahşap minareler eklendi. Günümüzdeki minareler II. Selim zamanında inşa edilmiştir. Ayasofya’yla beraber çok sayıda kilise ve manastır camiye ve medreseye çevrildi. Medreselerde eğitim vermeleri ve bilim çalışmaları yapmaları için SemerkantBağdatKahireŞamBuhara gibi şehirlerden âlimler davet edildi. Daha sonra tamamlanan Sahn-ı Seman Medresesi‘ne gelir getirmesi için bazı binalar ve araziler bağışlandı.

İstanbul’da Osmanlı hâkimiyetinin başlamasıyla beraber, demografik yapı da ciddi değişime uğradı. Şehir fethedildiğinde nüfusunun 30 ilâ 40 bin arasında olduğu tahmin edilmektedir. Başta sanatkârlar olmak üzere birçok insanın İstanbul’a iskân edilmesi emredildi; gönüllü gelenlerin istedikleri mülke sahip olabileceği duyurusundan sonra birçok insan şehre yerleşti. İstanbul çevresindeki tarım arazilerinin işlenmesi için Avrupa’da esir alınan insanlar getirildi. Bunun haricinde isyan tehlikelerinin olduğu KonyaKaraman ve Aksaray yörelerinden de mecburi iskân yapılmıştır. A.Gülşah ONUR

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

SON DAKİKA

SON YORUMLAR