Perşembe, Nisan 25, 2024
Ana SayfaGündemKUŞOĞLU’NDAN MESAJ :YA BAŞARACAĞIZ YA BAŞARACAĞIZ

KUŞOĞLU’NDAN MESAJ :YA BAŞARACAĞIZ YA BAŞARACAĞIZ

Spread the love

KUŞOĞLU: BUGÜN SIKINTIYA GİRMELERİNİN, ELLERİNİN AYAKLARININ TİTREMESİNİN SEBEBİ MİLLET İTTİFAKI’DIR

CHP Genel Başkan Yardımcısı Bülent Kuşoğlu “Bakın bizim haricimizdeki diğer partilere; İyi Parti, milliyetçi kökten gelen bir parti. Demokrat Parti, merkez sağ partisiydi. Saadet Partisi, Milli Görüş’ün partisiydi. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, AKP’den kopan partilerdir. Bunları bir araya getirebildi ve oyun planlarını bozdu. Bugün sıkıntıya girmelerinin, ellerinin ayaklarının titremesinin sebebi de budurKılıçdaroğlu 6 partiyi bir araya getirmeyi başardı, onun için Cumhurbaşkanı olmasını istemiyorlar”dedi.

CHP Genel Başkan Yardımcısı Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu, Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı (UMAG) ve Sosyal Demokrasi Derneği’nin (SDD) Adalet ve Demokrasi Haftası dolayısıyla dün düzenlediği ‘Cumhuriyetimizin 100’üncü Yılında Demokrasimizin Geleceği ve 2023 Seçimleri’ konulu panelde konuştu. Kuşoğlu,“2023 seçimleri hakikaten çok çok önemli, belki Cumhuriyet tarihimizin en önemli seçimleri. Onun için bizler, önce Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak, ondan sonra CHP’liler olarak, ondan sonra da özellikle CHP’de benim gibi yöneticilik durumunda bulunan, milletvekilliği ya da yöneticilik pozisyonunda olanlar olarak, üzerimizde çok büyük bir sorumluluk var. Başaramazsak da büyük bir vebal söz konusu olacak. Onun için bu dönemi bir şekilde başarılı olarak bitirmek zorundayız, başka çaremiz yok. Bunun bilinmesi lazım. Ya başaracağız ya başaracağız. Hepimiz bu kanıdayız, öyle düşünüyoruz.

O ZİHNİYET, ŞİMDİ 20 YILDAN BERİ İKTİDAR OLAN ZİHNİYETTİR

Konuyla ilgili, gelirken düşündüm. Karl Popper isminde bir Avusturya kökenli İngiliz düşünür var. 1900’lü yıllarda yaşamış Karl Popper, demokrasiyle ilgili de çok önemli de düşünceleri var. Garibime giden bir sözü var. Diyor ki ‘Demokrasilerde en önemli, en elzem konu, seçimle iktidarların değişebilmesidir’ diyor. ‘Seçimle iktidarlar değişebiliyorsa demokrasi vardır’ diyor. Dedim, demokrasinin başka bir özelliği kalmadı mı bunu söylüyor. Ama bu dönemi yaşayınca bunun ne demek olduğunu gayet iyi anladım. İktidarın devlet imkanlarıyla medyayı sıkıştırarak, medyayı kontrol ederek, her türlü iktidar gücünü kullanarak iktidarı bırakmamaya çalışması, seçimle gitmemeye çalışması; yolsuzluklarla, para gücüyle ayakta kalmaya çalışması, maalesef bu Karl Popper’ın sözünün bir göstergesi gibi oldu. 100 yıl önce kurtuluş mücadelesini bitirip de Cumhuriyet’i kurduğumuzda, bir zihniyet ne kurtuluş mücadelesine ne kuruluş mücadelesine iştirak etmedi. O zihniyet, şimdi 20 yıldan beri iktidar olan zihniyettir. Bakın, muhafazakârlar falan demiyorum. Çünkü o tarihte sosyal demokratlar-muhafazakarlar, böyle bir ayrım yoktu Türkiye’de. Zaten o tarihte tebaaydık, vatandaş da değildik.O tarihte belki rahmetli İnönü için de ‘muhafazakarlık’ kullanılabilir. Muhafazakarlık değil; bazıları, bunu bir kere kullandım istismar ettiler, onun için daha özenle kullanmaya çalışıyorum. Kurtuluş mücadelesine karşı olan o zihniyet, o karanlık günlerde Atatürk’ün mücadelesini desteklemedi maalesef, daha sonra mücadele başarılı oldu. Kurtuluş mücadelesi başarılı oldu, düşmanı kovduk. Yeni bir Cumhuriyet ve bir devlet kurma ihtiyacı oldu ve Atatürk bu devleti kurdu, Cumhuriyet’i kurdu. Biliyorsunuz, ‘Efendiler yarın Cumhuriyet’i ilan edeceğiz’ demişti, Cumhuriyeti ilan etti. Buna da karşı oldular ve 80 yıl Cumhuriyet’le mücadele ettiler. Bu devletle mücadele ettiler. Bu devlete karşı oldu bu zihniyet. Ancak Cumhuriyet’in bir fazileti, demokrasisinin bir fazileti olarak, bundan 21 yıl önce, 2002’de o zihniyet iktidara geldi. Bu, demokrasi adına, Cumhuriyet adına övünülecek bir hadise. Kendisine karşı olan, kendisine karşı sürekli eleştiride bulunan, muhalefet eden zihniyet iktidara geliyor, devleti yönetiyor.

MİLLET İTTİFAKI’NIN ÇOK ÖNEMLİ BİR DEĞERİ VAR

Bugün Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun, Altılı Masa diye tabir edilen, çok yaygınlaştı ama yanlış bir isimlendirmedir; Altılı Masa değil Millet İttifakı’dır, milletin ittifakıdır, çağdaş ittifaktır. Bu ittifakın çok büyük, çok önemli bir değeri var. Bizim tarafımızdan yönetiliyor, yönlendiriliyor, organize ediliyor. Çünkü bu 80 yıldan sonra 20-21 yıldır iktidar olan bu zihniyet, maalesef birilerinin de yönlendirmesine tabidir. Recep Tayyip Erdoğan geldiği zaman sık sık söylediği, şu anda unutulan bir cümle var. Nedir o? ‘Ben Büyük Ortadoğu Projesi’nin (BOP) eş başkanıyım’ diyor. BOP nedir? İslam coğrafyasının, Ortadoğu coğrafyasının bölünmesi projesidir. Buradaki ülkelerin bölünmesi, 22 ayrı devlet üretilmesi projesidir. Bunun birçoğunu yaptılar biliyorsunuz. Yeni devletler, kendilerine bağlı devletler oluşturdular.Kuzey Afrika’dan, Libya’dan, Tunus’tan tutun da Irak’a kadar; Yemen, Suriye birçok coğrafyada bunu başardılar zaten ve hâlâ da buna devam ediyorlar. Bizim de Erdoğan’la birlikte Suriye’ye müdahalemizin en önemli sebeplerinden biri odur. Türkiye’de de önemli ölçüde Büyük Ortadoğu Projesi’nin gerçekleşmesi çalışması yapılmıştır, farkında olarak veya olmayarak. Ben, Erdoğan’a herhangi bir şey söylemem, ‘ihanet içindedir’ demem ama Türkiye’nin alt kimliklerini ortaya çıkarıp da etnik ve mezhebi kimlikleri ön plana çıkarmaya çalışması, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığını, Türklüğü yok etmeye çalışması, unutulacak gibi değildir, unutmamamız gerekir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çökertilmesi, yargının çökertilmesi, devlet kurumlarının çökertilmesi; bunlar kimin eliyle yapılmıştır? Büyük Ortadoğu Projesi’nin eş başkanı eliyle yapılmıştır, değil mi? Başka bir izahı yok bütün bunların. Kültürümüzün yok edilmeye çalışılması onlar eliyle yapılmıştır. Başarılı olunmamıştır, çünkü Cumhuriyet’in temelleri sağlam atılmıştır Büyük Atatürk tarafından. O nedenle başarılı olamıyor. CHP’liler olduğu için, Atatürk ilke ve inkılaplarını, çağdaş uygarlığı, çağdaş uygarlık yolunda ilerlediğimizi gören aklı başında insanlar olduğu için, sizler olduğunuz için yıkamıyor, diğer ülkelerde olduğu gibi. Bu iktidarın, emperyalizmin iktidarı olduğunu ve diğer ülkelerde başardığını burada da başarmaya çalıştığını 20-21 yıldan beri, unutmamamız lazım. Buna karşı direnen de sizlersiniz. Sizin gücünüzdür, bizim gücümüzdür birlikte. Bunu hiç unutmamamız lazım, hiç küçümsemememiz lazım. Gelinen noktada başarılı da olduk, çok başarılı olduk. Bu seçimlerle beraber inşallah bu iktidarı göndereceğiz. Karl Popper’ın ‘Demokrasi, seçimle gelen iktidarın seçimle gitmesidir’ sözünü yerine getireceğiz. Bu soğuk kış gününde buralara gelip, bu saatlerde her etkinliğine, partinin her etkinliğine koşturan sizler, bunu başarıyorsunuz. Alınlarından öpülecek insanlarsınız.

“YÜRÜTME ERKİNİN TEK SEÇİLMİŞ KİŞİDEN OLUŞTUĞU BAŞKA HİÇBİR REJİM YOK”
Bu dönemde bu özelliğimizin çok daha fazla ön plana çıkması lazım. Birliğimizi, beraberliğimizi göstermemiz lazım. Çünkü bizi, o BOP projesi içerisinde diğer ülkeler gibi bölmek, bitirmek istiyorlar. Onun için alt kimlikler ön plana çıkarılmak isteniyor. Sen kimsin? Sen Sünni’sin, sen Alevi’sin, sen Türk’sün, sen Kürt’sün, sen bilmem nesin… Bu özellikler ön plana çıkarılarak, Türk kimliğinin altındaki bu alt kimlikler ön plana çıkarılarak ülke bölünüyor. Diğer o İslam coğrafyası, Ortadoğu coğrafyası böyle yapılarak bölündü. Türkiye’de de bu yapılmaya çalışıldı. Onun için bizim, bu özelliğimizi, bu ulus olma, millet olma özelliğimizi çok daha fazla ön plana çıkarmamız bu dönemde gerekiyor. Bu özelliği yok edebilmek için de şuna başvurdular; ‘Türkiye madem bu kadar sıkıntılı, o zaman rejimi de değiştirelim’ dediler. Bu 2017 referandumunda 2018 Anayasası geldiği zaman Amerikan Büyükelçisi’nin bir sözü var; ‘Biz, başkanlık sistemini destekliyoruz’ dedi. Bir büyükelçinin böyle bir olaya müdahale etmesi doğru değil ama böyle bir açıklamada bulundular maalesef. Halen de başkanlık sistemi devam, etsin istiyorlar. Çünkü bir parlamenter sistemdeki güçler ayrılığı ilkesine göre örgütlenmiş bir devleti esir almak; tek bir kişiyi, çünkü bu sistemde tek bir, yürütme erkinde kişi var, o da cumhurbaşkanı. Yürütme erkinin tek seçilmiş kişiden oluştuğu başka hiçbir rejim yok, biliyor musunuz?Bakanlar, yürütme erkinin üyesi; atanmışlar, seçilmiş değiller. Cumhurbaşkanı yardımcısı, atanmış, seçilmiş değil. Bakan yardımcıları, bakanla aynı statüde. 2017’deki Anayasa’mızdan önceki Anayasa’mızda şöyle deniyordu; ‘Bakanlar, bakanlıklarının iş ve işlemlerinden sorumludurlar’. Yani ‘Bakanlığın politikasının belirlenmesinden ve yaptıkları işlerden sorumludur’ diyordu. Çünkü seçilmiş adam bakan dediğiniz. Seçilmişti, iş ve işlemlerinden de sorumluydu Anayasa’ya göre. Şimdi değil. Sadece cumhurbaşkanına sorumlu bakanlar, Meclis’e karşı değil. Seçilmiş de değiller. Belki siyasetçiler ama siyasi iradeleri de yok, bu yeni sistemde. Bugün de en son görüştüğümüz kanun ya da önümüzdeki hafta EYT’yi görüşeceğiz, bu kanun nereden geliyor? Yürütme erkinden geliyor. Yürütme erki bir kanun hazırlıyor, bürokratlar bir kanun hazırlıyor, gönderiyorlar Meclis’e. Bugün yazıyor zaten çok açık bir şekilde, ‘İmzaya açıldı’ deniyor, kanun teklifi imzaya açılıyor, oradan iktidara mensup milletvekilleri imzalıyor neye imza attıklarının farkında olmadan. Eski sistemde bir tasarı vardı, bir teklif vardı. Milletvekili tarafından verilirse teklif, hükümetten gelirse tasarıdır. Bir ülkedeki kanun ihtiyacını, zaman içerisinde teknolojideki gelişmeler, zamanla ortaya çıkan gelişmeler karşısında kanun ihtiyacı her alanda olur, bu ihtiyacı en iyi saptayacak olan kimdir? Uygulamayı yapandır. Uygulamayı yapandan kanun ihtiyacının bildirilmesi, bir kanun tasarısı gelmesi, ancak o kanunu yapması gereken yerde parlamentonun olması, yasama erkinin olması en normalidir. Bütün dünyada böyle bir düzen vardır. Türkiye’de ne oldu? Getirdikleri Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle ‘Güçler ayrılığı var’ dediler. Bakanlar sadece bütçe için gelebiliyor. Bütçe dışında Meclis’e gelemiyorlar. Kanun görüşmelerine katılamıyorlar. Bu güçler ayrılığıymış. Ama tümüyle yasama organını, yani Meclis’i elinde bulunduran, istediği kanunu çıkarttıran yürütme erki, yani cumhurbaşkanı, yani tek seçilmiş kişi ve bakanlar da ona karşı sorumlu, Meclis’e karşı sorumlu değil. Güven oylaması yok. Zaten öyle rakamlar var ki cumhurbaşkanını düşürebilmek için 400’ün üzerinde oy gerekiyor. Mümkün değil, bunun yanlış yaptığını, suçlu olduğunu söyleyebilmek. Yani yürütme erkine karşı da hiçbir şey yapamıyorsunuz.Neden kuruldu bu sistem? Bu BOP sistemi içerisinde o tek adamı, tek seçilmişi, tek yürütme erki temsilcisini kolundan büktüğünüz zaman bütün ülkeyi bükmüş oluyorsunuz. İstediğiniz gibi kontrol edebiliyorsunuz o zaman, onun için böyle bir sistem getirdiler. Bunu getirirken de şuna bakıldı; Türkiye, yüzde 70’i belli bir gruptur, yüzde 30’u da belli bir gruptur. Her zaman bu yüzde 70, ikinci tura bile kalsa bir araya gelir, belli bir kesimden birisini seçer diye düşündüler. İşte orada Sayın Genel Başkan’ımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun aklı devreye girdi, hiç beklemedikleri bir şey yaptı; Türkiye’deki Atatürkçü partinin, sosyal demokrat partinin başkanı olarak Altılı Masa’yı oluşturdu. Aslında Altılı Masa’nın birçok sempatizanı da var. Öyle 7’li falan değil; 8’li, 9’lu, 10’lu, çok fazla sempatizanı var. Girebilecek, destekleyecek çok parti de var.

 MECLİS, SADECE KENDİSİNE GELEN KANUNLARI YAPMAK ZORUNDA KALIYOR

Sayın Kılıçdaroğlu, bunu oluşturarak o 70’e 30’luk yapıyı değiştirdi. Şimdi sistem; 50 artı 1 olmadan iktidar olamıyorsunuz. Meclis’te de iktidar falan söz konusu değil. Bizler, milletvekili olarak asla iktidar gücünü kullanamıyoruz. Çünkü artık partiler iktidar olmuyor, sadece bir kişi iktidar oluyor. Parti iktidarı bitti artık yeni sistemde. Yeni sistemde mesela 350 milletvekili çıkarsak da parti olarak, cumhurbaşkanı öbür taraftansa hiçbir anlamı yok. İktidar orası, iktidar gücü orada, devleti yönetmek o tarafta ancak mümkün. Meclis, sadece kendisine gelen kanunları yapmak zorunda kalıyor. Devlet gücü en önemli güç, tabii ki büyük sıkıntılar çıkarır. Ancak burada Sayın Kılıçdaroğlu devreye girdi, Cumhuriyet tarihinde olmamış, birçok ülkede de olmamış bir şeyi başardı. Bakın bizim haricimizdeki diğer partilere; İYİ Parti, milliyetçi kökten gelen bir parti. Demokrat Parti, merkez sağ partisiydi. Saadet Partisi, Milli Görüş’ün partisiydi. Gelecek Partisi ve DEVA Partisi, AKP’den kopan partilerdir. Birisi başbakanıydı, bir tanesi de başbakan yardımcısıydı, Dışişleri Bakanı’ydı orada. Davutoğlu da Dışişleri Bakanlığı yaptı orada. Bunları bir araya getirebildi ve oyun planlarını bozdu. Bugün sıkıntıya girmelerinin, ellerinin ayaklarının titremesinin sebebi de budur. Onun için Kılıçdaroğlu olsun istemiyorlar cumhurbaşkanı. Onun için bu sistemi değiştirmek istiyorlar. Onun için aramıza nifak sokmak istiyorlar. Hiç şüpheniz olmasın, aramıza nifak sokmak için de para gücünü kullanıyorlar, tehdit ediyorlar, şantaj yapıyorlar. Eğer aramızdan birilerinin eli ayağı titremişse, yanlış bir şeyler söylüyorsa bilin ki bunlardan dolayıdır. Yoksa görüşleri falan değişmiş değildir.”dedi.

İLGİLİ YAZILAR
- Advertisment -

SON DAKİKA

SON YORUMLAR